İçeriğe geç

Yetki devri kime verilir ?

Yetki Devri Kime Verilir? Gücün, Bilginin ve Varlığın Felsefi Anatomisi

Bir filozof için “yetki” yalnızca yönetimsel bir mesele değildir; varlık, bilgi ve değer arasındaki ilişkiyi anlamaya açılan bir kapıdır. Çünkü yetki, bir insanın bir başkasına eylem alanı açması, sorumluluğu paylaşması ya da otoriteyi devretmesi anlamına gelir. Fakat bu devrin kime, neden ve nasıl yapıldığı; yalnızca pratik bir tercih değil, derin bir etik ve epistemolojik sorudur.

Bu yazıda “Yetki devri kime verilir?” sorusunu felsefenin üç temel alanı olan etik, epistemoloji ve ontoloji çerçevesinde tartışacağız. Çünkü bu soru, sadece kimin gücü hak ettiğini değil, aynı zamanda bilginin, güvenin ve varoluşun sınırlarını da sorgular.

Etik Perspektif: Gücün Sorumluluğu ve Ahlaki Yetkinlik

Etik açıdan yetki devri, bir güven eylemidir. Bir başkasına yetki vermek, ona sadece bir görev değil, aynı zamanda ahlaki sorumluluk yüklemektir. Aristoteles’in erdem etiği bu noktada aydınlatıcıdır: Erdem, doğru zamanda, doğru kişiye, doğru sebeple davranma yetisidir. Dolayısıyla, yetki de ancak erdem sahibi birine devredilmelidir.

Bir yönetici düşünelim: Eğer yetkiyi liyakat yerine sadakat üzerinden dağıtıyorsa, etik bir temelden uzaklaşır. Çünkü gücü paylaşmak, sadece işleri kolaylaştırmak değil, aynı zamanda adaleti inşa etmek anlamına gelir. Gücü kimin hak ettiğini belirlemek, aslında kimin sorumluluk duygusuna, vicdanına ve adalet anlayışına güvenileceğini belirlemektir.

Yetki ve Güven Arasındaki İnce Hat

Etik düzlemde yetki, güvenin en somut biçimidir. Ancak güven, kör bir teslimiyet değildir. Filozof Immanuel Kant’ın deyişiyle, insan asla “araç” olarak değil, “amaç” olarak görülmelidir. Yani yetki devri, birini manipüle etmek değil, onu özneleştirmektir. Gerçek anlamda yetki devri, birinin potansiyeline inanmakla başlar, onun eylemlerinin sonuçlarına da ortak olmayı göze almakla olgunlaşır.

Epistemolojik Perspektif: Bilgi, Yetkinlik ve Hakikat

Epistemoloji, yani bilgi felsefesi açısından baktığımızda, yetki devri “kimin gerçekten bildiğine” dair bir yargıdır. Yetki, bilgiden doğar. Ancak bilgi, yalnızca teknik uzmanlık değildir; sezgi, deneyim ve öngörüyle birleştiğinde anlam kazanır.

Bir toplulukta yetkiyi kime vereceğimiz sorusu, aslında şu sorunun kardeşidir: “Kim hakikati daha iyi kavrar?” Bilgiye sahip olmak, her zaman doğru kararlar almak anlamına gelmez. Sokrates’in “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” sözü, yetki devrinin özünü anlatır: Gerçek bilge, yetkinliği kendi bilgisinin sınırlarını bilerek gösterir.

Bilgiden Doğan Güç mü, Güçten Doğan Bilgi mi?

Michel Foucault, bilginin her zaman iktidarla iç içe olduğunu söyler. Bu durumda yetki devri, sadece bilgiyi paylaşmak değil, aynı zamanda gücü yeniden dağıtmaktır. Bilgiye sahip olan kişi, aynı zamanda düzenin biçimini belirleme hakkına da sahip olur. Fakat bu hak, her zaman etik değildir. Bu nedenle epistemolojik bilgelik, gücü elde etmekten çok, onu adil biçimde paylaşmayı gerektirir.

Ontolojik Perspektif: Yetkinin Varlık Alanı

Ontoloji, varlığın doğasıyla ilgilenir. Yetki devri, bir anlamda varlık alanının genişlemesidir. Birine yetki vermek, onun varoluşuna güvenmektir. Heidegger’in deyimiyle, insan “dünyada-varlık”tır; yani kendini anlamlı bir bağlamda gerçekleştirir. Yetki devri bu bağlamı genişletir: bireyin varlığını toplumsal bir anlam zincirine bağlar.

Bir yöneticinin, öğretmenin ya da ebeveynin yetki devri, bir tür ontolojik davettir: “Sen de bu dünyanın sorumluluğunu taşıyabilirsin.” Bu nedenle yetki devri, sadece işlevsel değil, varoluşsal bir eylemdir. Kimi zaman bu eylem, bir başkasına “sen de yapabilirsin” demenin en somut biçimidir.

Varlığın Paylaşımı Olarak Yetki

Ontolojik olarak bakıldığında yetki devri, sadece güç paylaşımı değil, varlığın paylaşımıdır. Çünkü birine yetki vermek, onun eylemlerini kendi eylem zincirine dâhil etmektir. Bu da bir tür ontolojik birleşmedir: birey, toplumsal varlığın bir parçası olur.

Düşünsel Bir Sonuç: Kime Güveniriz?

Yetki devri kime verilir?

Etik olarak: Erdemli olana.

Epistemolojik olarak: Bilgiyi bilgelikle birleştirebilene.

Ontolojik olarak: Varlığını sorumlulukla taçlandırabilene.

Bu üçlü denge bozulduğunda, yetki yozlaşır; güç adaletsizliğe, bilgi manipülasyona, varlık ise anlamsızlığa dönüşür.

Okuyucuya Felsefi Sorular

– Siz, gücü kime teslim ederdiniz: bilgeliğe mi, cesarete mi, sadakate mi?

– Yetkiyi verirken mi, kullanırken mi daha çok kendiniz oluyorsunuz?

– Peki, birine yetki verirken aslında kendi varlığınızı da paylaştığınızın farkında mısınız?

Bu sorular, yalnızca yönetimsel değil, varoluşsal bir sorgulamadır. Çünkü yetki devri, en nihayetinde insanın insana duyduğu inanç biçimidir — hem bir sınav, hem bir umut.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
hiltonbetsplash